27 Nisan 2015 Pazartesi

GAMSIZLIK ÜZERİNE

Blog insanın kendi kendine konuşması gibi bir şey bence. En azından benim kullanma şeklim böyle. Bazen kendi kendime de konuşuyorum ne yalan söyleyeyim. Evde kedim Lokum'a insanlara dair hikayeler anlatırken buluyorum kendimi. O anlamayacağına göre aslında derdim kendimle. "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" durumu kısacası.

Bu aralar insanlar kendilerine verdikleri sözlere takmış durumdayım. Daha doğrusu yine benden yola çıkarak analiz ettiğimde görüyorum ki yaşadığımız her olay, tanıdığımız ve bir şekilde değer verdiğimiz her şey ve kişi bizi değiştiriyor. Bir şeyler alıyor ve yerine biz farkında olmadan bir şeyler bırakıyor.

Hayatımıza giren insanların tortuları çöküyor ruhumuza. Hayal kırıklıkları ile silip yeniden boyuyoruz dünyamızı. Eskisi kadar canlı renkler kullanamıyor olmamızın sebebi de bu. Hayal kırıklığı denilen meret renklerimizi solduruyor ve bir noktadan sonra istesek de o kadar berrak olamıyoruz. Söylediklerimizde, düşüncelerimizde ve duygularımızda...

Aslında ben o sonuncuda iyi durumdayım. Hayat ne kadar canımı yakmış olursa olsun duygularımın ilk zamanki kadar temiz olmasına büyük gayret gösteriyorum. Hayatımda çok az insan olmasının ve bu "az"lığı korumaya çalışmamın sebebi de bu. Ne kadar az insan o kadar az hayalkırıklığı...diyorum. Daha doğrusu sanıyorum. Oysa..

Oysa öyle mi? beklemekten yorulmak diye bir şey var. Bekleme odası yorgunluğu da diyebiliriz buna. Şu sıralar arada sırada hissettiğim ruh hali tam da bu. Bir şeyi beklemek, umut etmek, olacağına inanmak, hatta tüm dünya karşısında dururken bile o en düşük ihtimali bir madalya gibi göğsünde taşımak....o kadar yorucu ki.

"Aptal olma" diyorum işte bu zamanlarda kendime. Yaşamı ve insanları çok ciddiye alma. Bencil ol. Günün sonunda sana yine sen kalacaksın. Canın ne istiyorsa öyle olsun. Bırak...

ne mümkün?!

Bir keresinde twitter'a yazmıştım. Mümkünse umursamazlık ilacı icat edilsin diye. Yine söylüyorum. Bulun yahu şu ilacı. Kendinden başka kimseyi umursamayan, umursanmayı önemsemeyen, kahkahaları hiçbir insan tarafından bölünemeyen bir kadın olmak istiyorum....

o kadar da zor olmamalı...

10 Nisan 2015 Cuma

SEVGİLİM BANA "ARABA" ALSIN





Başlığı okuyup da "Pelin de sonunda delirdi ya da daha detaylı söyleyeyim; o da bu yolun yolcusu oldu" demeyin. Tabii ki dalga geçiyorum meseleyle...Aslına bakarsanız ağlacak halimize gülüyorum.

Şimdi bazıları "Sana alan olmamış kıskanıyorsun" diyecek. Valla doğru, ne alan oldu ne de almayı teklif eden. Çünkü ben  masraflarımın karşılanmasının bir başkasının "GÖREVİ" olduğunu düşünmedim, düşünemem.

Çocukluğumdan beri bana paradan bahsetmenin ayıp olduğu öğretildi. Kimin ne kadar parası var sorulmaz hatta merak bile edilemez, bir masada hesap geldiğinde mutlaka paya düşen ödenir, sevgiliniz, dostunuz, bazen iş arkadaşınız..kısacası o anı kimle paylaşıyorsanız cebinizdeki paranın yarısı da onlarındır. Çünkü hayat müşterektir...

Anneme kızıyorum bazen "kadınların görevleri şunlardır", "erkeklerin görevleri şunlardır" kalıplarını öğretmediği için zira günümüzde birçok sohbet masasında tam anlamıyla "fransız" kalıyorum. 

Bir de ne var biliyor musunuz? İnsan çabucak alışıyor. Normal" gelmeye başlıyor bu kadın-erkek arasındaki maddi görev dağılımı ve bir anda kendinizi eksik hissediyorsunuz. Beyninizde aşağıdaki sakil cümleleri uçuşurken yakalıyorsunuz.

* "Ulan benim neyim eksik?!"

* "Vay be bana bir çiçek(yüzük,tatil,telefon,araba, ev, galaksi...siz doldurun boşluğu) bile almamıştı. Şimdiki sevgilisini yaşatıyor"

* "O aslında benim param için yanımdaymış! Bak sen!"

* "Bundan sonra ilk iş adamın mesleğini soracağım! Arabası olmayanla da şuradan şuraya gitmem!"

gibi...trajikomik yani! Neyseki anlık gelip geçiyor bu kendini şaşırmalar.

Bazen programlarda da soruyorum "Peki ya aşk?" diye...Sahi öyle bir duygu vardı değil mi? Paraya, pula, yaşa, başa bakmayan insanı pat diye yakalayan. Hayatın en büyük mucizelerinden biri hani! 
Hatırlamış olmanızı umuyorum:) 

ve şimdilik son sözüm: Ben hâlâ aşka güveniyorum. Bir gün bir adamın gözlerine bakıp herşeyi unutup öylece kalakalmayı umuyorum...ve o an karşımdaki kişinin cebinde ne olduğunu düşünmeyeceğimden eminim. 






7 Nisan 2015 Salı

MAYIS PLANLARIM: CROSSFİT VE JUİ JİTSU








Malumunuz,  20 gün önce lazer lipoliz yaptırdım. Şu an bacaklarım ve göbeğim şiş...Yürüyüş dışında spor yapma şansım yok. Ancak size gelecek planlarımdan bahsetmek isterim. Efendim inşallah mayısa doğru ciddi ciddi CrossFit olayına girmek istiyorum. Birkaç kez denedim ve sevdim. Ben spor yaparken kendimi zorlamaktan hoşlanıyorum..Neyse, soluğu Ertan Balaban'in Ataşehir'deki crossfit salonunda alacağım. Hem crossfit yapacağım hem de Jiu Jitsu'ya niyetliyim.  Başlamadan önce hocam Ertan Balaban ile bir araya geldim ve bu iki spor hakkında bilgiler aldım. Buyurunuz efendim:) 





Balaban Jiu Jitsu takımını 2012'de bu sporu yaygınlaştırmak ve uluslararası müsabakalara sporcu yetiştirmek amacıyla kurdum. Balaban JiuJitsu'da antrenman yapmaya hazır herkes mindere davetlidir. Takımımızda 4 yaşında çocuklardan başlayan, her yaşta bay ve bayan sporcu bulunmaktadır.

* Brazilian JiuJitsu'nun en büyük özelliği vücudun her yerini çalıştırırken aynı zamanda satranç gibi oyun kurmanız gerekmesidir. Yani sadece bedeni değil beyni de aynı derecede çalıştırır. Bu da fazlasıyla mutluluk hormonu salgılamanız anlamına geliyor.  

* Crossfit'e gelince. Hem Levent hem Ataşehir'de iki salonumuz var. Son zamanlarda çok sık ismi duyulan bu spor kısa bir zaman diliminde bedeni maksimum derecede çalıştırmaya yönelik. Spor salonlarında saatlerini harcamaktan hoşlanmayanlar için ideal olduğu kesin. 

* Başlangıç için haftada 3 gün yapmak yeterli. Ama sonra 5 güne çıkabilirsiniz. Zaten zamanla fitness seviyeniz artacak. Güçleneceksiniz. 

* Üyelik sistemimiz 3-6 ay ya da 1 senelik oluyor. Şu an erkek ağırlıklı ama ben kadınların da hızla artacağını düşünüyorum. 






1 Nisan 2015 Çarşamba

SİZİN İÇİN 1O BİN BAKIMINA GİRDİM

Bilen biliyor, bilmeyenler öğrensin. Geçen hafta itibariyle TVEM'de magazin programına başladım. 08.00-10.00 arasında Tayyar Işıksaçan ve Erol Köse ile birlikte "Herşeyi Konuşalım" diyoruz.

Kısacası sabahları yine kargalarla kalkıyorum ve çooook mutluyum çünkü özlemişim! Hem de deli gibi!

HAZIRLIKLAR HEP SİZİN İÇİNDİ

    İnstagramda biri programı izleyince "anladık şimdi o hazırlıkların nedenini" yazmış. Güldüm. Evet, doğru tespit!

Malum bir ay içinde hem yağlarımı aldırdım hem botoks hem dolgu yaptırdım. Kısacası 10.000 bakımına girdim...Hepsi sizin karşınıza çıkacağım için yapıldı, sizlere güzel gözükmek çabasıydı efendim:)      


Assagidaki fotoda islem oncesi surulen uyusturucu kremi, doktorum Hande hanimi ve islemler sonrasi eve giderken ki halimi goreceksiniz..



MELEK ARKADAŞIM PERVİN DİNÇER
Gelelim hikayesine.
Efendim, bu sektörün bana kazandırdığı bir elin parmaklarını geçmeyen dost isimlerden biri PERVİN DİNÇERdir. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış bir kadından bahsediyorum. Bizi Emel Yıldırım tanıştırdı birkaç sene önce. O gün bugündür de görüşüyoruz. Botoks ve dolgumu onun Nişantaşı'ndaki kliniğinde yaptırdım. Doktorum Hande hanım alanında uzman bir isim. Hani bazı insanların elinde bir tat vardır, yemekleri ekstra lezzetli olur ya. Hande hanımın da estetik konusunda böyle bir özelliği var.
Ben dudak dolgusunu morartmadan, acıtmadan ve en önemlisi dışarıdan fark edilmeden yani insanı garip ördek benzeri bir hale getirmeden yapan başka birini tanımadım. Kısacası bu klinikte bir saat içinde siz farkında olmadan yüzünüzü yeniden yaratıp sizi en az 10 yıl gençleştiriyorlar. Üstelik de canınızı hiç yakmadan. Kısacası size tavsiyemdir. Google'a Pervin Dinçer yazınız ve randevunuzu alınız efendim:)











22 Mart 2015 Pazar

EN GÜZEL REFAKATÇİLER BENDE!




      Lazer lipoliz'in üzerinden 3 gün geçti. Biz de durum genel olarak böyle. Lokum Hanım göbeğimde yatıyor ve ilaçların etkisiyle uyuyoruz. Uyanıkken de annem ve Lokum oyun oynuyorlar:)




Blogda ve sosyal medyada ameliyatla ilgili detayları paylaşmamdan memnun olanlar çoğunlukta. Birçok hanımefendi yaptırmak istiyormuş da soracak kimse bulamamışlar. Ben elimden geldiğince yardımcı oluyorum. Ne demişler:  Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar.


İlk 2 gün biraz ağrılı geçti. Bacaklarımdaki ağrı sanki bir yere çok sert bir şekilde çarpmışım gibiydi. Ama yürüyordum (tay tay da bir yürüme biçimi) 3'üncü gece olayı bir adım ileri götürdüm ve sokağa çıktım. Anadolu Yakası'nda oturuyorum. Gece Bağdat Cadde'si tenha oluyor malum. 30 dakika kadar yavaş tempo yürüdüm. Hava aldım. Çok ama çok iyi geldi.


Size diyeceğim şu ki: Oram ağrıyor, ah acım var diye kendinizi kısıtlamayın. Ne kadar çok hareket ederseniz ödeminiz o kadar hızlı iner ve dolaşımınız hızlanacağı için iyileşmeniz daha çabuk olur. Şu an göbek bölgemde dikişler var. Bir önceki yazıda belirtmiştim. Oradaki yağlar doktorum Ercan Cihandide'nin de dediği üzere " estetik tarihine geçmişler. Çok zorlamışlar onu" o yüzden oradaki ağrı sızı epey fazla. Ancak yürümeme engel değil. Dikişileri alındıktan sonra inşallah rahat rahat duş da alacağım.


Bu arada liposuction operasyonlarının en bilinen özelliklerinden biri de sonrasında giyilen seksi korse. Bahsetmiştim. Valla doktorum 3 hafta kafi diyor ama bence ne kadar giyersem kar. Birkaç ay devam etmeyi (sıcaktan kurdeşen dökmezsem tabii) düşünüyorum.


Korse ile tuvalete gitmek biraz dert. O anlarda argo kullandığımı söylemem lazım. Ama o olacak o kadar. Bu arada malumunuz kısmetse ayın 30'unda TVEM'de EROL KÖSE ve TAYYAR IŞIKSAÇAN ile sabah magazin programına başlıyoruz. İsmi HERŞEYİ KONUŞALIM...


Ben sizi çok özledim. Umarım siz de...az kaldı kavuşuyoruz:) gözünüzün önünde inceleceğim yani:)









20 Mart 2015 Cuma

LAZER LİPOLİZ SONRASI 2. GÜN: TANIŞTIRAYIM YAĞLARIM



Evet:) nerede kalmıştık? En son Ekrem, Pınar ve annem beni ameliyathaneye yolcu etmişlerdi değil mi? sonrasını anlatayım..


Operasyon normalden uzun sürdü. Doktorum Ercan Cihandide'nin söylediğine göre göbek bölümündeki katılaşmış (Tıkır tıkır olmuş diyor) yağlar nedeniyle bu süre uzamış..

Annem tabii ki panik atak geçirdi. Ameliyathaneyi tam basacakmış ki çıktım. Narkoz komik bir his. Ameliyat öncesi size verdikleri sakinleştirici ise tam bomba! yolda neler anlatmışım neler...


Çıkışta ilk hissettiğim şey soğuktu. Ameliyathane epey soğuktu tabii ki ve çıkınca şömine olsa içine otururdum. O derece.
Neyse gece iyi geçti, uyuduk. refakatçilerim annem ve Pınar Turan'ın horlamaları bana ninni oldu:)

Toplamda 3 kg alınmış. Bu oldukça iyi bir rakam:) Havuç suyuna benzeyen şey o. Fotoyu da sırf aranızda merak edenler vardır diye çektim. Normalde eve götüren de oluyormuş yağlarını. (ne yapıyorlar acaba? Fight Club filmini izleyenlerin aklına sabun geliyor biliyorum. Aman diyeyim!)

Şu an evdeyim. Tay tay şeklinde yürüyorum. Ağrı sızı tabii ki var. Ve şişim..yani dizlerimi kıvıramıyorum mesela. Sonra karnım gibi sızlıyor. Ama bütün bunlar gayet normal.


Hastanede verilen bilekliği buzdolabının üzerine astım. Size de elimde pasta görürseniz beni tokatlama yetkisi veriyorum. Gün gün gelişmeleri paylaşıyor olacağım buradan. Soranlar oldu: "Tavsiye eder misin?" diye...cevabım evet. Yani spor ve diyetle kurtulamadığınız yerleşmiş yağlar, ileri derecede selülit probleminiz varsa Lazer Lipo en mantıklı çözüm...


17 Mart 2015 Salı

AMELİYATHANEDEN BİLDİRİYORUM:)


Efendim ne varsa lise arkadaşlarında var. Bunu okuyup uzun zamandır eksikliğini hissettiğim aşkı lise arkadaşlarımdan birinde buldum zannetmiş olabilirsiniz tabii ama durum öyle değil.


Evet liseden bir arkadaşımla yeniden görüşüyorum ama sebep kilolar. Daha doğrusu spor ve diyetle kurtulmanın pek mümkün olmadığı yerleşmiş (Yaklaşık 20 yıldır oradalar) yağlar. Yağlarım:) Yağlarımız!! (kamu spotu gibi oldu değil mi?)

Beni bilirsiniz her şeyimi sizle paylaşırım. Saklanmasını da anlamıyorum. Anamızın karnında kocaman dudaklar, yuvarlak ve sıkı kalçalar, en ideal formdaki göğüsler ve inci beyazı dişlerle doğmuyoruz. (En azından ben doğuştan mükemmel biri ile henüz karşılaşmadım. Daha doğrusu hepimiz aslında mükemmeliz öyle yaratılmışız ama değerini bilemiyoruz. Neyse bu, bambaşka bir yazı konusu)


Dr. Ercan Cihandide benim şu sıralar kafasını ağrıttığım, her soruma sıkılmadan yanıt veren plastik cerrahım. Ameliyat sırasında giydiği rengarenk bereleri ve yakışıklılığı da efsane. Derhal araştırın kendisini derim:)

Bugün Ercan ile İşimiz var. Kafasında beresi olduğuna göre ne yapıyor olduğumuzu az çok tahmin edersiniz:)  Lazer Lipoliz!!! Yani lazer ışığı ile yağları eriterek yok etmek. Şimdi aranızda "gerek yok Pelin" diyenler çıkacak ama size bir sır vereyim. Ben de nasıl oldu anlamadım ama 6 aylık depresyon sonucu 10 kilo almışım. Deli gibi spor yapıyor olmama rağmen...Kısacası sizden ayrı kalmak bana yaramadı. O yüzden ne yapıyoruz harekete geçiyoruz. 


Operasyona gelince: Tabii ki diş çektirmek kadar kolay değil. Yani masadan kalkınca 36 beden olmayacağım. Bir süre ödem nedeniyle şiş bacaklar ve popoyla gezeceğim. Hızlı hareket etmeyip oramı buramı bir yerlere çarpmamaya dikkat edeceğim. Sonra işin en seksi kısmı. Yaklaşık 3 ay giyeceğim korse! Duş almak dışında çıkarmak yasak:)

Yani sizin anlayacağınız yaza kadar bizde her anlamda okullar tatil:) Ama umurumda mı? Asla! gülü seven dikenine katlanır. Bu arada "Aman Pelin ya bunu yazma, söyleme" diyenler oldu. Valla ben içimden geldiği gibi yaşamaktan vazgeçemeyeceğim. Tv'de gördüğünüz hanımefendilerin çoğunda estetik var ama masada yakalanmadıkça söylemiyorlar. Bense mümkün olsa da her anımı sizle paylaşsam diyorum. Neyse iyileşme sürecimi de buradan takip edebilirsiniz:)
bana şans dileyin sizi seviyorum.








ANNE FRANK BANA GÜÇ VER





Bence dünyanın cevaplaması en zor sorularından biri şu : "Sizce iyi bir insan mısınız?" ...Biliyorum, aklınızdan otomatik olarak "evet" cevabı geçiyor. Hatta bazılarınız soruyu okur okumaz farkında olmadan yüksek sesle söylediler bile...

Peki, işin aslı gerçekten öyle mi? Bir düşünelim...

Mesela benim "dünyanın en iyi kalpli insanı" olmak gibi bir iddiam hiç olmadı. O yüzden cevabım "Yüzde 50, 50". Bazen iyi, bazen de sırf insan olduğum yani bünyemde bazı zaafları ister istemez barındırdığım için "kötü"...

Keşke herkes dürüstçe cevaplasa bu soruyu. Sevimli bir yüz ifadesiyle söylenen "Tek suçum iyi kalpli olmak" cümlesinin son kullanma tarihi geçti haberiniz olsun.

Anne Frank'ın sevdiğim bir lafı var: "Herşeye rağmen inanıyorum ki insanların kalplerin de iyilik var " der. 2'inci Dünya Savaşı'nda hayatını toplama kampında kaybetmiş birinin bunu söylemiş olması tokat gibi çarpıyor yüzünüze değil mi? Lisede günlüğünü defalarca okuduğum, yıllar sonra Amsterdam'da müzeye dönüştürülen evini ziyaret ettiğim güzel ruh. Bu cümleyi iyi ki söylemişsin zira şu aralar bir tek ona tutunabiliyorum.

Anne Frank! Bana güç ver çünkü artık kötü biri olmaya başlıyorum. Sırf maddi (illa banknot şeklinde olmasına gerek yok) çıkarları için ahlaksızlıklara susanları,
bulundukları sözüm ona onları önemli kılan 'sosyal etiketlerinden' olmamak için bu düzenin içinde "samimiyet"in ezilip gitmesine göz yumanları affedemiyorum.


"Oysa affetmek özgürlüktür" öyle değil mi?













2 Mart 2015 Pazartesi

DELİRMİS OLABİLİRİM



En son 11 şubat günü bir şeyler yazmışım bloğa şimdi fark ettim...Bugün itibariyle mart geldi malumunuz. Kısacası sevgili okur, bendeniz yine mini bir depresyon atlattım.

"Yahu bizim zamanımızda depresyon mu vardı?" diyor annem bazen. Haklı da. Ama işte ben bu her başımız sıkıştığında ismini zikrettiğimiz hastalığın en çok rağbet gördüğü dönemde doğdum. Ne yapalım...Sık sık giriyorum:) 

Ayrı kaldığımız dönemde neler oldu merak edenler varsa kısa özet geçeyim. Kendimden nefret ettim, evden dışarı adım atmadım, bana iyi niyetle yaklaşan insanların hepsinin kalbini kırdım buna ek olarak stresten geceleri sıktığım için 2 dişimi de kırdım. Yaş 35 ağızda diş kalmadı :)


Her neyse...sonra ne mi oldu? Yine bir kuvvet beliriverdi içimde bir yerlerde.


Filmlerde olur; kahramanımız çok acı çeker ve tam pes etmek üzereyken biri ile karşılaşıp hayatın anlamını fark eder...


OLMADI maalesef:) evden çıkmadığım düşünülürse biri ile tanışmam da mümkün değil zaten:) Ama 20 gün sonra aynaya bakmaya karar verdim diyebilirim. Dişlerimi incelerken(ağzımda dikişler var) bir anda kendimle göz göze geldim. Papaz gibi kabarmış saçlarım, Mahsun Kırmızıgül ya da Özcan Deniz'in ilk zamanlarını aratmayan kaşlarım, hareketsizlikten alınan kilolar yüzünden balon gibi olan suratım, elma yanaklarım...


Tam korku filmi:) normalde bu yüzleşmeden sonra saatlerce ağlardım ama ne oldu bilin bakalım? Gülmeye hatta kahkaha atmaya başladım. Kendime bakıp hatta aynadaki kendime "Noldu ulan sana?!" şeklinde sevimli şeyler söyleyim bir saat kadar güldüm.


Bizim apartmanda duvarlar epey ince. Bence komşular sonunda delirdiğimi düşünüyorlar:) Ancak size bir sır vereyim mi? Hani Kadir Tapucu söylemişti ya :)"DÖNÜŞÜM MUHTEŞEM OLACAK"


11 Şubat 2015 Çarşamba

MERVE OFLAZ: "PİLATESLE TAŞ GİBİ OLUYORSUN"



Survivor oldum olası izlemeyi sevdiğim bir yarışma. Merve Oflaz'ı da orada tanıdım. Daha sonra bir araya geldik. Hem iş hem de özel hayatımızda...Çok samimi, dobra, kompleksiz biri..Çok da güzel.
Biliyorsunuz ki o deliliği bir kez daha yapıyor ve Survivor All Star'a katılıyor. Yarışma başlamadan sohbet ettik...


* Survivor için  spor anlamında özel bir hazırlık yapıyor musun?
Yeniden bu maceraya atılmak delilik heyecanlı mısın?

Valla delilik ama zaten deliyim bilirsin ki! İyi ki akilli biri degilim :) seviyorum macerayi birde araya 5 yil girdi izlerken ic geciriyodum hep. Özlemişim demek ki! Bakalım zirveyi gordum 1 kere bi sefer dibi görecek miyim? Tabii hergun pilates yapiyorum üstüne ciddi hizli tempoda kosu yapiyorum kondisyonum artsin diye 7 aydir sigara icmiyorum vitaminler kullanıyorum:)) bende merak ediyorum neler olacak
* Biraz spor konulaşım. Bağda Caddesi'nde Cats adında bir pilates stüdyonuz var. Ne zaman açtınız? Haftada kaç gün açık? 2013 mart ayinda açtık. 6 gun açığız.  pazarları kendimize biraktik insanlarda rahat rahat 1 pazar gecirsin istedik :)) musteri kitlemiz sadece kadinlar.. 1 2 erkek geldi biri karisiyla ayni saatte geldi o zaman cok zevkli oluyor :)

* Pilates bize ne yapar? Bir dönem en popüler zayıflama şekli olarak sunuldu am aslında bundan çok daha fazlası değil mi? 
Pilates asla tek basina zatiflatmaz .. bu arada tek basina zayiflatan bir spor yok.. her zaman yemegine dikkat edip haftada 3 kardio egzersiz yapip yaninda haftada 2 pilates yaparsan olur ama bunu yapabilen az insan var. Bu noktada biz cd ye cardio egzersiz cekip evde yapmalari icin ogrencilerimize veriyoruz ve diyet listesi cikartiyoruz yani her turlu yardim ediyoruz .. pilates saglik icin onemli en ince en gucsuz kaslarini alip güçlendiriyor kaslarin guclu oldugu icin durus bozukluklarin kalmiyor .. agrilarin olmuyor .. en basta dogru nefes alip vermeyi ogreniyosun dik durmayi biliyosun neden belinin boynunun agridiginin farkina variyosun vs vs ama tabiki en guzeli sıkılaşıyorsun tas gibi oluyosun :)))



* Fiziğin harika. Bir beslenme programı uyguluyor musun? mutfağınd aolmazsa olmazlar neler?
valla canim ac gezmiyorum ama olabildigince light yagsiz seyler tuketirim .. asla beyaz ekmek yemem asla asitli icecekler icmem.. sabah kalkinca musli yerim oglen light ton baligi aksam salata corbayla gecistiriyorum ..

* Senin favori kaçamağın ne?
 tabiki cigkofte asigim ona :))





5 Şubat 2015 Perşembe

GİZEM HATİPOĞLU: "HAMİLE PİLATESİ PLANLARIM ARASINDA


Gördüğüm en güzel yüzlerden birine sahip o. Bakınca içiniz açılıyor. Çok doğal hani derler ya "bir içim su"....Üstelik kalbi de yüzü gibi. Bu piyasada tanıdığım nadir önyargısız, dedikodusuz, samimi ve iyi kalpli kişilerden. Gizem Hatipoğlu'nu boşuna sevmiyorsunuz yani.


* Spor hayatında ne kadar yer kaplıyor? Haftada kaç gün neler yapıyorsun?

Bu aralar spora çok ağırlık verdim. 3 gün pilates 2 gün yürüyüş.

* Fiziğin harika. Bir beslenme programı uyguluyor musun?

Aslında bir diyet programım yok. Sadece ne yememem gerek ona dikkat ediyorum. Sporla da destekleyince hem sağlıklı hem de fit bir vücuda herkes sahip olabilir.

* Eşin hakan da sporla iç içe. Birlikte spor yapıyor musunuz?

Hakan küçüklüğünden beri sporla iç içe. Kendisi milli su topçu. Bu sene itibarıyla takımını bıraktı. Ama genel anlamda spordan vazgeçemez. Genelde yürüyüşlerimizi birlikte yapıyoruz. Sahile ve parka yakın bir evde oturmanın avantajını kullanarak birlikte yürüyüşlere çıkmayı seviyoruz.

* Evde yemekleri kim yapıyor? Buzdolabınızda olmazsa olmaz nedir?

Genelde ben yapıyorum yemekleri ama Hakan ile ortak hazırladığımız yada bana sürpriz hazırladığı yemeklerde vardır. Pratik ve bir o kadar da lezzetli eli vardır:) Buzdolabımızda light peynir, yoğurt, ananas, domates, salatalık eksik olmaz.

* Hepimiz kaçamak yaparız. Senin favori kaçamağın ne?

Hamburger& patates ikilisi :)

* Bazı kadınlar bebek yapmaktan çekiniyor fizikleri bozulur diye. Senin düşüncen?

Bebek düşünürken fiziğimi hiçbir zaman ilk planda tutmam. Hamilelik sureci ve sonrasında eğer dikkatli beslenip sporumu yaparsam formumu koruyabilirim. Bebeğim için ne iyi olacaksa önceliğim o olur. Sonrasında bir şekilde gider kilolar:)Hamile pilatesi bu sureci rahatlastiriyor. Bu yüzden planlarım arasında var. Allah nasip ederse.





30 Ocak 2015 Cuma

HELİN AVŞAR: "SPOR YAPMADIĞIMDA KENDİMİ KİRLİ HİSSEDİYORUM"




İnstagramda Helin Avşar'ı takip ediyorsanız benim gibi onun da sık sık spor yaparken çekilmiş fotoğraflarını ve videolarını paylaştığını fark etmişsinizdir. Ortak antrenör tanıdıklarımızdan da duyduğum kadarıyla Helin 'erkek gibi' çalışıyormuş. Tabii ki derhal sorularımı yolladım. Bana göre en enteresan bilgi kan grubu diyetini tercih etmesi...Ben de kendi grubuma göre beslenmeye dikkat edeceğim bundan sonra. Buyurunuz efendim...


 * Sosyal medyada spor yaparken fotoğraflarını ve videolarını paylaşıyorsun. Sende de benim gibi 'spor bağımlılığı' mı söz konusu?

Spor benim hayatım. Yapmadığım zaman kendimi kirli hissediyorum diyebilirim. Vicdan azabı da duyuyorum. Çocukluğumdan beri böyle. 7-8 yaşında ritmik jimnastik yapmaya başladım. 3 yaşından beri de yüzüyorum. Şimdi de fitness.

* Ablan Hülya Avşar da çok sportif. Birlikte çalışıyor musunuz?

şu sıralar zamanımız uymuyor. Ama yazın bol bol birlikte yüzüyoruz. O da hayatında spor olmazsa olmaz diyen insanlardan.

* Kişisel bir antrenörle mi çalışıyorsun?
Evet, çünkü başka türlü olursa kaytarabiliyorum. Antrenör sizi ister istemez disipline sokuyor.  Şu an pilates, fitness, yürüyüş ve cross-fit yapıyorum.
* Beslenme programından bahsetsene biraz da...
Kan grubuma göre besleniyorum. Benim metabolizmam et ile kilo vermeye müsait. O yüzden protein ağırlıklı besleniyorum. Sebze yersem şişiyorum.


* Kaçamak yapıyorsundur. Favori kaçamağın ne? Ve ertesi gün nasıl toparlıyorsun?
Pizzaya hayır diyemiyorum. Kaçamak yaptığım günün ertesinde tüm gün haşlanmış yumurta ve ananas yerim. Ödemi atarım.

* 0 beden takıntın var mı?
o kadınlar bana çelimsiz ve bulimik gelirler. Bir insan o kadar inceyse sanki hastaymış gibi düşünüyorum. Hafif kas ve sağlıklı zayıf görünüm en güzeli. Zaten dünya da bunu keşfetti. Trend artık bu: Sağlıklı ve güçlü kadın.

* Spora bugün başlayacak birine nasıl bir tavsiyen olur?
Bence herkes kendi bedenini tanımalı. Kimi pilates ile incelir kimi daha aktif bir sporla. Önce vücut yapına uygun sporu bulacaksın. Az ve sık beslenmek de mühim. Bir de gece 8 den sonra bir şey yememek kiloyu korumak adına mühim. Son olarak da derim ki: Kardiyo çalışmasını ihmal etmesinler. En azından her gün minimum 20 dakika yürümeleri gerek.










29 Ocak 2015 Perşembe

PINAR ALTUĞ ATACAN: "HİÇ SIFIR BEDEN OLMADIM"


Onu ilk bir derginin hafta sonu organizasyonunda yakından görmüştüm. Uzaktan selamlaşmıştık. "Ne samimi  kadın" demiştim içimden. Kızı ve eşiyle o kadar mutlu gözüküyordu ki biraz da imrenmiş, aynısını dilemiştim kendime...Aradan yıllar geçti ve pek bir şey değişmedi. Pınar Altuğ Atacan hala onu tanıdığım güzellik ve içtenlikte. Bense hala aynı dileği yolluyorum evrene.



* Fit kadın denilince aklıma ilk gelen isimlerdensin. Spor, hayatında ne kadar yer kaplıyor?
Çok küçük yaştan beri sporla iç içeyim,bir ara bunalmıştım bıraktım o arada doğum da yaptım,kızım 3 yaşına geldikten sonra tekrar spora döndüm. Okuldayken hentbol takımındaydım ama onun öncesinde ilkokulda haftasonları Bağlarbaşı spor salonuna gidip ritmik ve aletli jimnastik yapıyordum.
* Rutinin ne? Yani haftada kaç gün ne yapıyorsun?

3 senedir nerdeyse hiç şaşmadan haftada 2 gün ağırlık ve kondisyon antrenmanı yapıyorum ayrıca yakın zamana kadar 1 gün de pilates yapıyordum. Fırsat buldukça da evdeki kondisyon bisikletinin üzerine çıkmaya çalışıyorum.

* Kişisel antrenörle mi yoksa bireysel mi çalışıyorsun?
Belimde fıtık,diz kapaklarımda kayma var dolayısıyla daha kontrollü spor yapmam gerekiyor bu yüzden personal training yapıyorum,hem bu sayede kaytaramıyorum:)
*
 Belli bir beslenme programın var mı?

Bu ara diyetteyim biraz daha incelmek için. Benim için hep doğru adres Taylan Kümeli. Biraz ipin ucu kaçtı mı hemen kapısını çalarım. Onun dışında fazla yağlı yemek yemem, mümkün olduğu kadar karbonhidrattan da uzak durmaya çalışıyorum.


 * Eskiden sıfır beden kadınlar modaydı. Şimdi sportif ve fit kadınlar gözde. Blogu okuyan ve fiziğinden memnun olmayanlara ne tavsiye edersin?
Ben hiçbir zaman 0 beden kadın olamadım, modellik yaptığım zamanda bile. Ama küçük yaştan itibaren spor yaptığım için her zaman fittim. Valla spor yapmak için sadece spor yapmayı istemek lazım. İllaki spor salonuna gitmek gerekmiyor.Eğer istiyorsanız bu işin bahanesi yok. Haftada 3 gün 1 saat tempolu yürüyüş bile fazlasıyla insanı şekle sokar,biraz da yediklerinize dikkat ederseniz.Hele artık internet sayesinde her türlü egzersiz programına ulaşmak mümkün.Açın izleyin yapın ama mutlaka spor yapın.Sadece fiziğiniz düzelsin diye değil,kendiniz için yapın. Sağlık,mutluluk için:))

* Çok yoğun tempoda çalışıyorsunuz proje döneminde. Nasıl koruyorsun disiplinini? Mesela kaçamak yaptın diyelim ertesi gün nasıl telafi edersin?
Valla koruyamadığım zamanlar da oluyor.Eğer küçük kaçamaklarsa tabii ki telafi edebiliyorum,bir gün kaçırdımsa ertesi gün salata ızgara ile toparlıyorum. Kaçamağım da çikolata. Ona dayanamıyorum işte.
* Doğumdan sonra hemen toparladın. Bu nasıl oldu?
Normal doğum yaptığım için şanslıydım karnım çabuk toparlandı.16.5 kiloyla doğuma girmiştim ama ertesi gün anladık ki çoğu ödemmiş çünkü sabah 9 kilosu gitmişti,kalanı da ben verdi.* Kızın Su ileride sporla ilgilensin ister misin? Şu an bir şeyler yapıyor mu?

İstemez miyim?zaten anne ve babasının spor yaptığını gördüğü için sporu hayatın bir parçası zannediyor:))Şimdi bahar ve yaz aylarında yüzme dersi alıyor,geçen hafta da kayağa başladı:))










23 Ocak 2015 Cuma

KEREM BURSİN, BURCU ESMERSOY GİBİ İSİMLERİN HOCASI BURAK UĞUR: "RİNGDE KİMSE ÜNLÜ DEĞİLDİR"















Spor yapan fit kadın denilince akla ilk gelen isimlerden biri şüphesiz Burcu Esmersoy. Burcu ile gazetecilik döneminden beri tanışırım ve ne zaman bir araya gelsek konu illa Bujin Burak'a yani Burak Uğur'a gelir. Burak Bujin Fight Club'ıb sahibi.2003 yılından beri hizmet veren mekanı merak ediyorsanız internette araştırmanız kafi. Burak'la ilgili en çok sevdiğim detay ise onun "ünlülerin" hocası olarak algılanmaktan nefret etmesi. Ona göre ringde karşısına geçen öğrencinin kim olduğu, ne iş yaptığı hiç önemli değil. Ama yine de klişeler klişesi tabir ile söylemek gerekirse Kerem Bursin'i de kim dövüyor derseniz cevabım: Burak Uğur.
İnşallah yakın bir zamanda bir araya geleceğiz ve ben de ilk dersimi alacağım Burak hocadan. Ama öncesinde sorularımı cevaplamasını istedim, kırmadı.


* Ne zaman sana ulaşmaya kalksam ringdesin. Haftada kaç gün çalışıyorsun yani kaç gün spor yapıyorsun?
Profesyonel olarak dövüştüğüm zamanlarda haftada 6 gün 2 saat. Diğer zamanlarda ise haftada 4 gün 1 saat. Aslını istersen hayatım öğrencilerimle birlikte ringde geçiyor diyebiliriz.  Boks, Kick boks ve fonksiyonel antrenman yapıyoruz.
* Eskiden kadınlar sıfır beden olmak için uğraşır aç gezerdi. Şimdi de tüm derdimiz kum torbasıyla..Atletik olmak ve bu hazzı duymak artık önemli oldu hayatımızda. Sağlıklı bir görüntü zayıflığın önüne geçti. Zaten bana sorarsan atletik kadın seksi kadındır. Ağırlık çalışmayan kadını kabul edemiyorum.* 'Ünlülerin hocası' lafından nefret ediyorsun ama öğrencilerinin birçoğu ünlü:) o yüzden sormadan duramayacağım. Kimler geliyor? En son gözüme Kerem Bursin takıldı:)

Dışarıdan öyle bir algı var maalesef. Ünlülerin hocası, sosyete kulübü gibi...Şöyle söyleyeyim gelen "ünlü"ler kulübe ayak bastıktan sonra "ünlü" değiller. İçeride herkes aynı muameleyi görür. Egonun ringde barınma şansı yoktur. Burada bir hizmet değil bir eğitim veriliyor. Biz burda öğrettiklerimizi sahada öğrendik ve öğrencilerden önce kendilerine sonra antrenman yaptıkları yere ve hocalara saygılı olmalarını istiyoruz. Kerem Bursin konusunda haklısın bizimle çalışıyor. Diğer isimler arasında Nazlı Çelik, Burcu Esmersoy, Engin Altan,Fahriye Evcen,Sinem Kobal ,Melis Birkan,Cengiz Coskun, Mete Horozoğlu, İlker Kızmaz, Sarp Apak , Erdem Yener, Selma Ergec, Cansu Dere, Gökhan Özoğuz, Aras Bulut , Serkan Çayoğlu,Songül Öden,Berk Ercer,Sinan Tuzcu, Doluna Soysert, Alican Yücesoy, Kaan Urgancıoğlu, Rıza Kocaoğlu, Ezgi Mola, Burak Çelik, Emre Kızılırmak, Emre Karayel ve Mutafa Sandal var. Hepsi de iyi sporcular, sıkı çalışıyorlar. Burcu Esmersoy 15 yıllık arkadaşım şu an çok ileri seviyede olduğunu söyleyebilirim. Dolunay Soysert ve Ezgi Mola da boks da çok iyiler.
* Hayatında hiç spor yapmamış birine tavsiyen ne?

Hemen başlasın. Pazartesiyi beklemesin.
* Nasıl besleniyorsun? Kaçamak yapıyor musun arada?
Fit Chef isimli firmadan beslenme desteği alıyorum. Yemeklerimi yolluyorlar. Sabah öğlen protein ve karbonhidrat aksam ise sadece protein ile besleniyorum. Haftada bir gün de öğlen yemeğinde canım ne çekerse yiyorum. Benim kaçamağım bu.


 







21 Ocak 2015 Çarşamba

ZİPLAMAK MUHİM

Squat kelimesine asina olanlariniz vardir eminim.. İlk kez duyanlar icin bu bir comelme egzersizi. Basit gozukse de adamin canina okuyor;)))
Testesteron (erkeklik hormonu) salgilamasini artirdigi icin hanimefendilerin daha cok yapmasinda fayda var ki aradaki hormonsal acigi kapatalim ve biz de en az onlar kadar hizli yag yakalim degil mi?
Hareketin sicramali versiyonunu yapiyorum. Tamam goruntu komik ama uzun vadede yuvarlak ve kasli popo sahibi olmak icin buna katlanabilirim. Siz?

20 Ocak 2015 Salı

FARKINDA OLMASAK DA BİRÇOĞUMUZ BAĞIMLIYIZ



Feyza Bayraktar benim lise arkadaşım. Birçoğunuzun başına geldiği gibi zaman içerisinde koptuk...Ancak Feyza'nın mesleği bizi yeniden buluşturdu. Kendisi psikolog, özellikle de yeme bozuklukları üzerine uzman. "Yemek ya da yememek" adında bir de kitabı var.  Hem hastası hem de arkadaşı olarak size söyleyeceğim şu: Hani hayatınızdan bir şeyler düzgün gitmediğinde kendinizi buzdolabını önünde ya da en yakın pastanede buluyorsunuz ya. Bu kadın sizi o 'beladan' kurtarıyor.

* Yemek de tıpkı alkol, sigara gibi bir bağımlılığa dönüşebilir mi?
Evet. Aslında yemeklerin özellikle de şeker ve karbonhidrat ağırlıklı olanların biyolojik olarak bağımlılık yapma özellikleri var. Yani marketlerde en sevdiğiniz bölümün abur-cuburlar olması tesadüf değil. Bu gıdalar yedikten sonra kişisel kısa süreli rahatlama sağlıyor. Bazı kişiler bu rahatlama duygusunu hayatın olumsuzluklarına karşı bir çeşit tedavi şekline getiriyorlar. İşte patronunla mı kavga ettin bir gofret ye ya da erkek arkadaşından mı ayrıldın doğru pastaneye gibi.
* Yeme bağımlısı olduğumuzu nasıl anlarız?

Yukarıda anlattığım belirtiler varsa öyle olma ihtimaliniz yüksek. Yani moralinizi düzeltmek için karbonhidrata yöneliyor ve bir noktadan sonra karşı koyamıyorsunuz. Tabaklarca makarna yemek, kocaman bir pastayı tek başına bitirebilmek gibi..Yardım almanız da fayda var.
* Kadınlarda daha çok görülen bir durumdan bahsediyoruz sanırım...
Aslında bu durum erkeklerde de çok sık görülüyor ama kadınlar yardım almaya geliyorlar. Yani bunun bir rahatsızlık olduğunu daha rahat kabul ediyorlar. Problem ergenlik çağlarında başlıyor. hasta yaşı ortalamamı istersen şöyle diyebilirim 20-30 arası.
* Eskiden sıfır beden modaydı. Suyla beslenen mankenler haber olurdu. Ya da yedikten sonra kusan kadınlar vardı aklımızda. Yeme bozukluğu sadece bu örneklerden ibaret değil oysa....

Bozukluğun sadece yemek yedikten sonra kusma olarak algılanması işin ciddiyetini biraz hafifletiyor. Oysa o kadar çok çeşidi var ki. Öncelikle şunu söyleyeyim. Kişinin kilosuyla ilgisi yok meselenin. Yani "normal" biri de yemek bozukluğu yaşıyor olabilir. Burada bakacağımız nokta yiyecekle ilişki. Yemek yemenin o kişinin hayatında ne kadar odak noktada olduğu. Biraz örneklemek gerekirse. Kişi normal kilodaysa ancak ısrarla kendisini kilolu görüp diyet yapıyor, vücudunu sporla aşırı yoruyorsa ve gün içerisinde sürekli kalori hesabı yapıyorsa ortada bir bozukluk olduğu aşikar. Sürekli tartılan, kilo almaktan inanılmaz korkan, müshil ilaçları alan ve çıkan her yeni zayıflama ürününe mutlaka sahip olan kişiler içinde bu geçerli. Ayrıca kişi kilo verince hayatının tamamen değişeceğini düşünüyor ve tüm planlarını tartıdaki rakam üzerinden yapıyorsa da destek almalı.
* Peki ne yapalım? Yani ben bu saydığın özelliklere sahip o kadar çok kişi tanıyorum ki...Beden size cevabı veriyor aslında. Bir kere gerçekten aç olmadan yemek yememeye gayret edelim. Bence en iyi başlangıç durum tespiti yapmak. Yani bir yemek günlüğü edinmek. Hangi duygularla yemeğe yöneliyorum. Hangi hislerimi rahatlatmak için abur-cubur bölümündeyim...Kendinizi dinleyin ve cevapları not edin. Bu, farkındalık kazandıracaktır. Aslında mesele yenilen şeyi lezzeti değil sadece verdiği rahatlama duygusu. Bu duyguyu başka yollardan da elde edebilirsiniz. Hafif tempolu bir yürüyüş, masaj, ılık bir duş gibi. Yeme isteği kriz halinde geldiğinde kendinizi biraz oyaladığınızda göreceksiniz ki o çikolatayı gerçekten yemek istemiyorsunuz. Ancak şu da mühim; kişi kendi kendine  durumla baş edemiyorsa mutlaka bir yardım almalı. Psikolog ile görüşmeli.






19 Ocak 2015 Pazartesi

ERKEKLER SADECE KOLLARINI DEĞİL YÜREKLERİNİ DE GELİŞTİRMELİ



İnstagramda en sevdiğim hesaplardan biri Nilgün Bodur'unki. Nilgün 41 yaşında bir firmada pazarlama direktörü. Benim gazetecilik döneminden arkadaşım. Hesabına mutlaka bakın derim.  Bir kere enfes yemek fotoğrafları var. Bu da yetmezmiş gibi hem tariflerini veriyor hem de hazırlarken hissettiklerini yazıyor. Bir çeşit terapi gibi onun paylaşımlarına bakmak...Tabii ki kendisini bloğa konuk ettim. Sporu, fit olmanın anlamını ve sağlıklı yemeklerinin hikayesini konuştuk.

* Hangi spor dallarıyla ilgileniyorsun? Ne kadar zamanını alıyor?
Fitness ve Koşu. Haftada 6 güne çıktığım oluyor ama şu sıralar yoğun iş hayatı nedeniyle 3 gün 1 saat koşuyorum.
* Eskiden sıfır beden modası vardı. Şimdi ise kaslı ve kuvvetli kadınlar gündemde. Ne düşünüyorsun bu konuda?

0 beden genetik bir özellik bence. Diyet ve spor ile ilgisi fazla yok. Ben fit bir 38 bedenin çok daha kadınsı ve sağlıklı
göründüğüne inanıyorum. Erkekler de sanırım benim gibi düşünüyor.
* Karşı cinsin kaslı olması seni ne kadar ilgilendiriyor?
Ben karnı düz ve omuzları geniş erkekleri beğeniyorum. Göbekli, şişman birini istemem açıkçası. Ama sadece gelişmiş kollar yeterli
değil , gelişmiş bir yürek de lazım.
* Hayatında hiç spor yapmamış ama niyetli birine ilk tavsiyen nedir?
Hemen yürümeye başlasın. Bir süre sonra bu yetmeyecektir zaten. Hafif koşu ile fit kalabilir. Sabahları yataktan kalkar kalkmaz yapılacak 3 x 15 squat(çömelme) hareketi de çok işe yaratacaktır.
* Herkes kaçamak yapar. Seninki ne?
Diyet uygulamıyorum. Çok sosyal bir hayatım var. Geri kalan tüm zamanlarda oldukça sağlıklı besleniyorum. Ama dışarı çıkınca da onu içmem, bunu yemem demiyorum. Bir gün çok kaçırdıysam ertesi gün dikkat ediyorum. Yine de günde minimum 1500 kalori alıyorum. Yoksa ayakta duramam ve spor yapamam. Protein ağırlıklı besleniyorum.
* Besin tavsiyesi alıyor musun?
Almıyorum. Yediklerimin içindekiler oldukça faydalı. Mutlaka chia tohumu, yulaf ve yumurta beyazım var gün içinde. Yağsız
beyaz peynir ve yulaf kepeği de tüketiyorum.
* Gelelim sadede. Benim ve eminim bilen herkesin bayıldığı yemeklerine. İnstagram hesabının hikayesi nedir?
Bir boşanma geçti başımdan ve sonra kendimi dışarıda arkadaşlarımla yerken içerken buldum. Kilo almaya müsait bir yapım var ve bu sebeple kısa sürede aynada kendini görünce depresyona girebilecek duruma gelmiştim. Hayatımı çeki düzene sokacak biri olması
gerektiğine inandım ve Uğur Gedik ile tanıştım. Özel hoca desteğiyle hem kilo veriyor hem de sağlıklı besleniyordum ama sosyal hayatım sıfırlanmıştı. Yaptığım yemekleri sıkıntıdan fotoğraflayıp instagrama koymaya başladım. Zamanımı mutfakta sağlıklı karışımlar yaparak geçirmeye ve yaptıklarımı sosyal medyada paylaşmaya başladım. İnsanlar birbirlerine hesabımı tavsiye etti ve bugün 75.000 takipçim oldu …
* Tariflerini kitapta toplayacak mısın? 

İnstagram hesabım zaten yemek kitabı gibi. Ölçü kullanmadığım ve yemekleri biraz da kafamdan attığım için tarif vermekte zorlanabilirim.
* Bize yapması kolay bir tarif "atarsın" artık?

Olgun Muz ve olgun avokadoyu mutfak robotunda 1 yemek kaşığı kakao ve 1 tatlı kaşığı bal ve bol tarçın ve vanilya ile çekin.. İşte size sağlıklı bir puding. Muz yeterince olgunsa bala da ihtiyaç kalmaz…